En zoru; kendimize ulaşmak için içinden geçtiğimiz acılar, hayal kırıklıkları, zorluklar değildir. En zoru, tüm bunlardan geçtikten sonra yaşamın bize verdiği hediyeleri fark etmektir. Ayağımıza dikenler batmışken, tüm dünyada en zor adımları biz atıyoruz sanarız. Oysa, diken artık yerinde değildir ve biz hangi yoldan gitmemiz gerektiğini çoktan öğrenmişizdir. Geçtiğimiz ayrık otları dolu bahçenin sonunda, bize bir gül vaat edilmiştir. 

Biz geçmişte kanatmış olanla meşgulken, gülün kendi dikenleri ile kendini var etmiş güzelliğinden ve gücünden korkarız. Onu beslemeyi, ona sevgimizi sunmayı, onun kıymetini bilmeyi unutur, günden güne soldururuz. Gülleriniz solmadan, ona çıplak ayaklarla koşmayı unutmayın.

Dolunay 10 Eylül tarihinde saat 12:59 (tr)’da gerçekleşiyor. Kimilerine sahip olduğu güllere değer vermeyi, korkarak ona ulaşmayı ertelememeyi anlatırken; kimilerine de bir gül olduğunu ve değerini yaşaması için başka bahçelerde var olması gerektiğini hatırlatıyor. Yaşamımızda verdiğimiz emeklerin hakikatlerine uyanıyoruz.

Bazen kendi değerimizi yaşamanın yolu; yanlızlığı, acıyı bir süreliğine göze almak, uzun zamandır kanayan yaramızı görmezden gelmeyi bırakmaktır. Verdiğimiz emekler, bize eninde sonunda geri döner. Ancak tutunmaya devam ettikçe, o emeklerin karşılığını alamaz, karşılığını alacağımız güzellikleri de geciktiririz.

Bugüne dek kendi bahçenize sahip çıktıysanız, o bahçeye emek verdiyseniz, her adımınızı temiz bir kalple attıysanız, dürüstseniz; Dolunay’la arındığınız gözyaşları toprağınızı besleyecek, hak edişler ve mutluluğu yağmurun ardından çıkan bir gökkuşağı gibi, ummadığınız anda getirecektir.

Zodyağın son burcunda gerçekleşen Dolunay, bir döngünün sonuna geldiğimizin habercisidir. İçimizde hissettiğimiz zihinsel karmaşanın en büyük sınavı ise; bu döngünün sonunda isteklerimiz için adım atmanın sorumluluğunu almaktır. 

Su enerjisi, Dolunay ile birlikte egomuzu, direncimizi, korkularımızı çözerken… Kabulleniş, birlik bilinci, teşekkür, özür, affetmek, af dilemek, geçmişin yüklerini bırakmak, hediyelerimize daha sıkı sarılmayı getirecektir. Takılı kalmak, durmak, dürüst ve adil olmamak, egolarımıza saplanmak, davranışların aynısını tekrar etmek, gerçeklerle yüzleşmemek Kasım ayında aynı konuları daha sert biçimde gündemimize getirebilir.

Mükemmeli arzulamak, her şeyin içimizden geçen gibi olmasını istemek, beklediğimiz tepki ve davranışlar olmadığında hayal kırıklığına uğramak; korkaklıktır. Ne karşımızdakinin ne de yaşadıklarımızın hayallerimizden daha güzel olduğunu fark edebilir; ne de hep o arzuladığımız ‘mükemmel’e kavuşabiliriz. Bunu anlamak adına hayat tarafından yalnızlaştırılır, sonunda korkularımızla barışır, gönlümüze göre olanı fark etmeye, olduğu gibi anlamaya, sevmeye başlarız. 

Eylül ayında; rüyalarınıza ve sezgilerinize kulak verin, duygularınızı abartmayın, kaderciliğe çekilmeyin, bahçenize adım atmayı geciktirmeyin, onu olduğu gibi kabul görerek en güzel şekilde besleyin. Onun için çok yol katettiniz.

Sevgiyle!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir