Çağ’a ayak uyduranlar ve diğerleri.
Yeryüzü, insanlığın varlığıyla buluştuğundan itibaren yaratılışını hep sorguladı. Nice hikayeler, efsaneler, dini inançlar, bilimsel çalışmalar varoluş sancısını anlamaya yetmedi. Neden buradaydık ve esas gerçek neydi? Gün ışığında olan, bariz olan tek bir şey vardı; döngü. Milyonlarca yıldır bu gezegenden geçip giden bedenlerden geriye kalan hep tekerrür olmuştur fakat bizi durmadan yenileyen tekerrürler. Tema aynı, çekilen acılar, gözyaşları aynı, sevinçler aynı, dersler farklı. Gelişiyor muyduk yoksa eski uygarlıklar daha mı çok şey biliyordu? Cennet ve cehennem neredeydi? Gerçek kıyamet neydi? İnsanlığın esas kıyameti, bu döngüde yaşanan; ölüm, sonlanma ve yenilenmeden payına düşeni bir türlü anlayamamak mıydı yoksa?
Satürn’ü anlayalım; bugüne kadar bu gezegenin varoluşuna ve göksel kombinasyonlarda getirdiği enerjilere baktığımızda o Güneş sistemindeki diğer gezegenlerden şu yönüyle ayrılır; o ZAMAN kavramını iyi tanır. Döngü şölenini en çok ciddiye alan ve aldırtandır. Kalıcı başlangıç ve bitişler onun kontrolündedir. Aslında kötü bir niyeti yoktur, bizleri gözlemler, ödevler verir, elimizdekini alarak onun yokluğuyla imtihan olmamızı ister, o yokluk enerjisine gösterdiğimiz sabra ve disiplin enerjisine bakar. Engeller koyar fakat bu engeller boyumuza göredir. Şayet ‘zaman’ı ve dersleri yeterince anlayamaz ve kaldırabileceğimiz yükü kenara atarsak notunu da öyle alırız. Dedim ya, o aslında iyiliğimizi isteyen bir öğretmendir. Karma’nın iki kapısının ortasında bekler, bir taraf olgunlaşma, diğer taraf ise ölümdür. Ya büyürsün, ya da baştan başlarsın. Satürn, inşaa eder.
Plüton’u tanıyalım bir de; hep yeryüzünden bahsettik, peki ya yer altı? Kendisini beğenmediği için yer altına saklanan yer altı tanrısı, gizemiyle yeryüzüne korku saldı. O; gizemdi, karanlıktı, bilinmeyendi. Gökyüzünde siyah bir noktaydı. Halbuki bilinmeyen, yeni olandı. Yenilenmek doğanın ruhunda vardı. Plüton bir yere ayak basmışsa; oradaki yapı ya sağlam ve dimdik olacaktı ya da çürükse yıkılacaktı. Yıkıcı, karanlık, ölüm, acı, manipülatif, güç, sonlanma, ya hep ya hiçi barındıran ruhu bunca şeyle yüzleşip hala ayakta kalabildiğini görmüş, insanlığa bir türlü anlatamamıştı. Bundandır, acılarımızın bize güç katışı. Hiçbir şeye bağlanma der Plüto, esas olan ruhundur. Plüto; değişimdir.
Bu iki malefik gezegen 7 Ocak 2020 tarihinde kavuşum enerjisine giriyor, Ay tutulması ile keskinleşiyor ve 12 Ocak 2020 tarihinde Güneş ile beraber tam kavuşumu gerçekleştiriyorlar. Dahası Jupiter de bu duruma büyüteç tutuyor. ‘Çürük olanın kalıcı olarak yıkılması, yeni düzenin inşaa edilmesi ve güç değişimi’ni işaret eden bu günler bireysel ve küresel olarak etkilerini çok sert biçimde gösterecektir. Sistemde temeli sağlam olmayanın yıkılması ve gücün el değiştirmesi iyidir, ancak filler ve çimenler hikayesi bizleri zorlayabilir.
İnsanlığın güce ve maddeye bakış açısının değişeceği, güç dengelerinin değişeceği, pek çok iflasın, intiharın, ortaklık bitişlerinin yaşanacağı, bazı sınırların yeniden çizileceği, reformların yapılacağı bu dönem bizlere neler yaşatabilir derseniz geçmişe bir göz atalım;
*1883 Satürn – Plüto İkizler kavuşumu: Kolera salgını ile yaşanan milyonlarca ölüm.
*1914 – 1915 Satürn – Plüto Yengeç kavuşumu: 1. Dünya savaşı ile pek çok ülkenin, imparatorluğun yıkılışı, sınırların yeniden çizilmesi. Yengeç teması ile milliyetçiliğin önem kazanması. Savaşa sebebiyet veren Uranüs ve Jupiter etkisinin de eklenişi.
*1947 Satürn- Plüto Aslan kavuşumu: 2. Dünya savaşının bitişi ile yapılan antlaşmalarla yaşanan toprak kayıpları. 12 adanın Yunanistan’a verilmesi. Pakistan’ın Hindistan’dan ayrılışı. Amerika’nın güç kazanışı. Aslan teması ile yaşanan güç gösterileri.
*1982 Satürn – Plüto Terazi kavuşumu: Türkiye’de darbenin ardından gelen yeni Anayasa. Dünya’da AIDS salgını. Terazi teması ile yaşanan politik gerginlikler, yasa değişimi.
2019 yılına yaklaşırken, 2008 yılında Plüto Oğlak enerjisine girdiğinde Wall Street krizi yaşandı. Plüto ve Satürn ilk karesini 1993, karşıtlığını 2001, ikinci karesini 2010 yıllarında yapmıştır. 1993 yılında Dünya Ticaret Merkezi’ne saldırı gerçekleşmiştir. 2001 yılında İkiz Kuleler yıkılmıştır. 2010 yılında Mavi Marmara Saldırısı, canlı bomba patlamaları ve büyük sel felaketi, depremler, maden patlamaları yaşanmıştır. 2019 yılının ilk yarısında yaşanan Satürn – Plüto kavuşumunda Notre Dame Katedrali yanmıştır.
Ancak bu kavuşumlara çoğunlukla Güneş eşlik etmiyordu. Güneş yani yaşam enerjisinin de eşlik edeceği 2019 Aralık ayı kavuşumundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yeryüzü insanoğlunun ve doğanın silkinip uyanması adına öncelikle sessizliğe bürünecek, sonra tüm aşırılıkları törpüleyecek, temeli sağlam olmayan, kibre bürünen, kendi doğasına uymayan ne varsa değiştirecek. Doğayı anlayan ve dengeli olan toplumlara yarayacak. 2023’te Plüto bu enerjiden çıktığında sistemde sağlam olmayan ne varsa yıkılmış ve yeni bir dünya enerjisine girmiş olacağız.
İnsanoğlu ne zaman ki Oğlak kavuşumunun temsil ettiği; olgunlaşma, sabretme, dayanıklılık, ayakta kalma enerjisine bürünür, ne zaman ki tıpkı Plüto’da anlattığım gibi ölümlere, acılara, kayıplara rağmen esas değerli olanı anlar, vazgeçmek yerine güçlenir, o zaman bu sınav başarıyla sonuçlanmış demektir. Kızgın liderlerin satranç tahtasına çevirdiği yeryüzünde kimler şah – mat olacak bilinmez ama bazen bir piyon tüm dengeleri alt üst edebilir. Bu dönemde ahlaklı ve olgun olanın başa geçeceği söylenebilir. Beşeriyete verilen önem azalırken, doğaya daha çok değer verebiliriz. En çok kaçınmamız gerekense karamsarlık enerjisiyle sonumuzun geldiği duygusudur.
İnsan olma yolculuğumuzda; korkulardan, kalıplardan uzak, medeniyete, farkındalığa yakın, daha bilinçli ve daha ruhsal, bir üst bilince, üst frekansa geçmemiz için gerekli olan deneyimlere ilerliyoruz. Artık kurban psikolojisinden çıkmanın ve işimizin, hayatımızın, ülkemizin, yaşamlarımızın sorumluluğunu alma, harekete geçme vakti. 2023 geldiğinde, o bilinç kapısından ancak beşeri hırslarından sıyrılmış, doğanın ve ruhunun değerini bilen, farkındalıklı olanlar geçebilecek.
Küçük mavi gezegenimiz için iyi bir gelecek dileklerimle.