Mart ayı itibariyle adeta yeni bir çağa başlayacağımız yeni bir dünyevi düzene hazırlanıyoruz. İnsanlık artık kendine uymayan bir dünyada yaşadığını farkediyor.
Bu düzen toplumsal olarak; mantığa, bilime, akla, samimiyete, birliğe, gerçekliğe, dürüstlüğe, sağlamlığa hizmet ediyor. Bu sürece uyumlanmaya çalışan dünyamız, hazır olmadığımız noktaları sarsıcı biçimde bizlere gösteriyor.
Bundan böyle; kolay yoldan, haksızlıkla veya korkuyla güç ve kazanç sahibi olmaya çalışan, kendini yenilemeyen, samimi ve gerçek olmayan, eski bakış açısını kıramayanlar, dini ve spiritüel konuları kötüye kullanan, cehalet ve fanatizmde ısrar edenler, hayat tarafından desteklenmeyecek.
Ülkemizin Güney Ay Düğümünün tetik alacağı 2 yıl boyunca, bir karma temizliği yaşayacağız. Yaşadığımız günler, toplumsal olduğu kadar bireysel olarak da bir karma temizliğine vesile olacak. Hepimizin maddi manevi birbirine katkı olmaya çalıştığı bugünler, bu durumun en güzel göstergesidir.
20 Şubat’a dek devam edecek olan Venüs yolculuğu bizleri 7 Mart’tan itibaren aynı noktadan geçecek ve 2,5 yıl boyunca sürecek olan Satürn sınavlarına hazırlıyor. Bu süreçte; herkesin görünmez iplerle birbirine bağlı olduğunu hatırlayacağımız, duyarlılık, empati, birlik, yardımlaşma, din ve maneviyat sınavlarından geçeceğiz.
Satürn’ün bu yolculuğu, psikolojik problemlerimizi de açığa çıkartıyor olacak. Yeryüzünün, yuvamızın sarsılması veya sarsılma korkusu; aidiyet ve güvene dair temalara vurgu yaparken; bilinmezliğin ve kaybetmenin yarattığı korku; boğaz ve kök çakramıza zarar vererek öfke biriktirmemize neden olabilir. Böylece; bağımlılıklara başvurabilir, çok yiyebilir, uykusuzluklar çekebiliriz. (Boğa ekseni)
Değerlerimizin yok olacağı düşüncesi ile bize ait olan şeyler üretmeyi bırakabilir, fevri, umutsuz, kuşkulu, güvensiz bireylere dönüşebiliriz. (Akrep ekseni)
Aynı zamanda; ayrışabilir, isyan edebilir, hissizleşebilir, topluma yabancılaşabilir, kibre düşerek birbirimizi dinlemeyebilir, kaçıp gitmek isteyebiliriz. (Kova ekseni)
Umutsuz toplumlar, kendilerini güzel ve iyi olana değer görmeyen toplumlardır. Dünyeviliğin geçiciliğini vurgulayarak, ‘sahip olduklarımız ne kadar önemsizmiş’ demek yerine, canlarımızın da mallarımızın da aslında önemli olduğunu daha çok hatırlayıp, birbirimize ve emekle ürettiğimiz değerlere daha çok sahip çıkmalı, kendimizi, ülkemizi daha iyi olana değer görmeliyiz.
Kaçtığımız veya büyüttüğümüz her duygu, bizi ele geçirir. Bu duyguyu yaydıkça, onu daha çok besleyerek yaşamımıza çağırırız. Hislerinizi baskılamak veya onu yaymak yerine, iyileşmek için içinde kalarak onu yaşayın. Ağlamak ruhun şifasıdır. Hep birlikte ağlayarak birbirimizin ruhunu hissettiğimiz bugünlerde, birlikte şifalanıyor, birlikte yaralarımızı sarıyoruz.
İçinde bulunduğumuz Satürn Güneş kavuşumu, bu duygulardan çıkarak bireysel sorumluluklarımızı yerine getirmeyi, diğerlerine de çağrıda bulunmayı, gerçekçi olmayı öğütlüyor. Birilerine ve bir şeylere güvenmek yerine herkesi kendine dair elinden geleni yapmaya çağırıyor. Özellikle Nisan tutulmasının ardından hepimiz, hakkımız olan dünyada yaşamak için adımlar atıyor olacağız. Toplumsal karmaşa ve manipülasyonlara maruz kalabileceğimiz bir sürece yaklaşırken, mantığımızla adımlar atmalıyız.
Aslan; kalp, özümüz ve çocuklarla bağlantılıdır. Yaşadığımız Aslan Dolunay’ı herkesin kalbinin özünü açığa çıkartırken, çocuk ruhumuzun saflığını, bir aile olduğumuzu yeniden hatırlıyoruz.
”Kadim bir kalbe ve çocuksu bir ruha sahip olduğunuzda, derinden hissetmeli ama hafife almamalısınız. Deniz, sırlar taşır ama yine de özgürce hareket eder.”
İnci Gücen