Sanki seni uzun yıllardır tanıyor gibiyim…
KARMİK İLİŞKİLER
Kadın ve erkek, hepimizin ruhunda dişil ve eril kutuplarımız vardır. Dişil doğamızı tanımak için sabrı, şefkati, kalbimizi açabilmeyi ve sevgiyi kabul etmeyi öğreniriz. Eril doğamızı tanımak için adım atmayı, net olmayı, sorumluluk almayı öğreniriz.
Dişil doğasını baskılayan ve tanımayan bir kişi, ilişki içinde duygularını gösteremez, duyguları güçsüzlük gibi algılar ve kaçar. Her adımı meydan okuma ve yarışa dönüşür. Oysa duygularını açmak ve paylaşmak, en büyük korkusuzluk ve güçtür. Dişil doğamızı baskıladığımızda, dişil organlarımız zamanla rahatsızlanır. Mide, göğüs, rahim gibi dişil organlarımız bize bu anlamda güçlü sinyaller gönderir.
Eril doğasını baskılayan kişi ilişkilerde adım atmaktan, sorumluluk almaktan, net olmaktan, gelecek planları kurmaktan, kendi ayakları üstünde durmaktan kaçar, pasif ve değişken davranır. Kaygı ve korkularla atılan adımlar, öfkeye, sürekli eleştirmeye ve kaçışlara sebep olur. İlişkiler içinde kendimizi tanır ve duygularımızı, davranışlarımızı dengeli yaşamayı öğreniriz. Erkek ve kadın olarak, birbirimize dişil ve eril doğalarımızı anlatır, bu yolculukta rehberlik ederiz.
İlişkiler içerisinde kimi zaman acıların içinden geçmek, üzüntüler yaşamak, çatışmalara girmek normaldir. Önemli olan tüm bu duyguların içinden geçerken, mantığı da sağlıklı kullanmak, dönüşmeye, aşkla yanmaya, teslimiyete gönüllü olmaktır. Olana kişi ve olay bazlı bakmak yerine, olanın anlattığı deneyimi ve bizi aynaladığını görmek büyümemizi sağlar. Görene ve anlayana dek aynı ilişkiler içerisinde bir döngüde kalabiliriz. Hep aynı olayları farklı ilişkilerde yaşayabiliriz.
Haritamız, ruhsal dengemizi ve doğamızı bize anlatan en büyük rehberdir. Haritamızda eksik bir element olduğunda, içgüdüsel olarak onu tamamlayacağımız alanlara ve kişilere çekiliriz. Bu tamamlanışı kendi doğamızda dengeleyemiyorsak, partnerimiz bu konuda bize rehberlik edecektir. Örneğin; hava elementimiz eksik ise, İkizler, Kova, Terazi yoğunluklu kişileri çekeriz. Alışkın olmadığımız bu enerji başta çatışmalar yaratsa da, zamanla bizi besleyerek ilerlememize yardım edecektir. Bu enerjiyi içsel olarak tamamladığımızda, daha kolaylıkla ve dengeli ilerleyeceğimiz kişilerle buluşuruz.
Kimi zaman karmik buluşmalarda dengelenerek, ilahi planda öğrenmemiz gerekeni yaşayarak yükselir, birbirimize rehberlik edecek başka bir yol kalmadıysa, değişen bilinç seviyelerimiz ile başka yollara ilerleriz. Kimi zaman bir bütün olmayı ve birlikte yükselmeyi başararak yolculuğa devam ederiz.
Gidenin geri dönmesini, eski sevgiliyi bekleme halleri hayatta bizi durduran, yavaşlatan, takılı kalmamıza sebep olan ve kendimizi sevgiye açmamızı engelleyen durumlardır. Sahip olma isteği, ego ve komplekslerimiz bize burada aynalanır. Bu yolculukta bir olmak gerekiyorsa, zaten yollar kesişecektir. Ve seni isteyen, ne olursa olsun, zaten yanında olacaktır.
RUH EŞLERİ
Ruh eşimiz; filmlerde, masallarda, hikayelerde anlatılan, romantik ve tozpembe bir aşk yaşayacağımız, peri masallarını bize getiren kişi değildir. Beklentilerimiz, ideallerimiz ve hayalimizdeki aşk, hiç değildir 🙂 Ruh eşimiz, bizimle aynı bilinç seviyesinde olan, aynı frekansta titreşen kişidir. Bilinç seviyemiz ve frekansımız değiştikçe, farklı ruh eşleri ile de buluşabiliriz. Dolayısıyla, ruh eşimiz bir tane değildir.
Erkeğin bilinçaltındaki dişi kavramı Anima ile kadının bilinçaltındaki eril kavramı Animus karşılıklı olarak uyumlu olduğunda, ruh eşleri buluşmuş olur. Bu birliktelik karşılıklı olarak öğretiler, rehberlikler ve derslerle bizleri yükselten birlikteliklerdir. Kişiler karmik eş kavramındaki gibi içsel dengeyi sağlamak ve tekamül öğretilerini öğrenmek için değil, kendileri ile tam ve bütün olduklarında karşılaşırlar. Ruh eşi buluşmalarında deneyimlenmesi gereken, ruh eşimizle bütünlüğü yakalayabilmektir. Ve bu hayattaki ruh eşi buluşmaları, kadersel planımızda işlenmiştir.
Mitolojide Hera (Juno) ve Zeus (Jupiter) birbirlerinin ruh eşleridir. Doğum haritamızda Juno Jupiter kavuşumları, ruh eşi buluşmalarının göstergesidir.
RUH İKİZLERİ
Ruh ikizleri, aşkın güçlü doğasını, yaşamın dualiteden doğan birliğini, beşeri aşkın ilahi aşka yükselişini anlatan, en muhteşem birleşmelerdir. Ruh ikizi buluşmaları, milyonda bir yaşanır, çünkü her ruh buna hazır değildir!
Kendisi ile bir bütün olmuş, kendisini ve yolunu tanımış, tekamül sürecinde gerçek bir yol katetmiş, aşkı içinde bulmuş olan ruhlar, yeryüzüne inerken ayrıldığı diğer bütünü olan ruh ile bir araya gelebilir. Bunun için elbette ruh ikizinin de belirli bilinç düzeyine erişmiş olma şartı vardır. Bu iki ruh, birbirine taban tabana zıt yaşam deneyimlerini yaşarlar. Bir araya gelişleri can acıtıcı ve sarsıcı olur. Zaten iki ruh da o evreye gelene kadar pek çok ateşle yanmış, pişmiş ve bilgeleşmiştir.
Karşılaşma esnasında ruhlardan biri dirence, egoya veya beklentiye düştüğünde ruh ikizi buluşması gerçekleşmez. (Zaten genelde yeryüzünde birbirlerinden çok uzakta yaşarlar) Ruhlardan biri buna mutlaka direnir. Aslında kendine direniyordur. İki ruhun da akışta, yüzleşmeye hazır, bütünleşmeye gönüllü olması önemlidir. Böylece büyük uyanış gerçekleşir.
Hiç kimse yaşamımıza öylesine girmez. Bu durum ikiz ruh buluşmalarında dışarıdan güçlü biçimde görülür. İkiz ruhlar ayrılığı deneyimlediğinde; ruhsal ölüm, yok oluş, boşluk hissi yaşanır. Ruhun acır. Ama iletişim asla bitmez. Biri diğerini daima telepati ile hisseder.
Ruh ikizleri yaşamda hakikati ararken, yanıp tutuşacakları bir aşkın değil, aşık olmanını güzelliğini birbirlerinde bulurlar. Onların yeryüzünde kavuşmaya ihtiyacı yoktur, zaten bir aradadırlar. Ve ikiz ruhunu bulanlar bunu her zaman içten içe bilirler.
İkiz ruh buluşmalarında; erkeğin Güneş’i ile kadının Juno’sunun tam kavuşması gerekir. Kadının Ayı ile de erkeğin Kuzey ay düğümü tam kavuşmalıdır. Kavuşumun aynı derecede olması gerekir.